İnsanların onarılamaz bir bug’ı var. Zihnimiz sürekli olarak her türlü bilgiyi, birbirine bağlıyor. Bazen alakalı, bazen alakasız, bazen de alakalar uydurarak. Bu bir yorumlama süreci. Sonuçların doğru olması şart değil. Hakikati bulmaya dayanan bir süreçten bahsetmiyoruz. Dünyayı yorumlarken sonuçlara bakarak aradaki boşluğu yalanla doldurmak, hiç olmadı uydurmak mümkün. Kendi kendimize bir şeyler icat edebilir ve icatlarımızın sonuçlarına inanabiliriz. Bu kavramsal anlatı karışık geldi ise uydurduğumuz şeyleri kısacık hatırlatmak isterim. İdeolojiler, siyaset ve komplolar, tarih ve din ilk aklıma gelen örnekler. Bu bug’ımızı bir kenara park edelim. Az sonra lazım olacak.
Nerede ise tüm toplumlarda kutsal sayılan meslekler var. Doktorlar, hemşireler, öğretmenler ve askerler neredeyse her toplumda kutsal konumları işgal etmekte. Hiç bunun neden böyle olduğunu düşündünüz mü? Neden oto tamirciliği ya da reklamcılık kutsal değildir de bu meslekler kutsaldır.
Lütfen şu soruma cevap verin: "Birini savaşa gönderip ölmesinin bedeli nedir? Aylık ne kadar maaş karşılığında insanlar ölmeye istekli olurlar?” Hayata karşılık ödenebilecek bir bedel yok. Eğer bir toplum parasal olarak parasal olarak ödeme yapamıyorsa ödemesini her zaman statü ile telafi edecektir. Mesleklerin kutsallığı toplumun bazı mesleklere statü ödeme şeklidir. Ekonomik maliyeti olmayan ama “anlam" içeren bir sosyal statü. ( Bir açıdan baktığınızda buradaki toplumsal statü gerçekliği, yeni bir kavramsal marka olarak “fedakarlık” şeklinde yeniden çerçevelemektir. Bu mesleklerin değer tekliflerinden birisi toplumsal statüdür. Saygı duyulmaktır.)
Bu tarz toplum tarafından inşa edilmiş kurgular, hikayeler, ailede, okulda, toplumsal hayatta bize öğretilen şeylerdir. Biz istemeden de olsa “anlam yaratma” kültürünün içine doğmuşuzdur. İçinde yaşadığımız kabı, kültürü görmezden gelme şansımız pek yok. Yanlış anlaşılmak istemem. Kimseyi ya da hiç bir toplumsal değeri burada yargılamıyorum. Bir nihilist olarak hayatımızın anlamsız olduğunu bilsem de, içimdeki iyimserlik, anlam arayışı mücadelemi istemsizce sürdürüyor. Bu anlam arayıcısı makalemizin ikinci bug’ı.
Bazen, her şeyi birbirine bağlama bug’ı ile anlam arama bug’ına birlikte rastlarız. Bence “Quiet Quitting - Sessiz İstifa" böyle bir fenomen.
Önce Wikipedia'ya tanım için bir göz atalım.
Sessiz işten ayrılma, çalışanların iş faaliyetlerini kasıtlı olarak iş tanımlarıyla sınırlandırdıkları, önceden belirlenmiş beklentileri karşıladıkları ancak aşmadıkları, ek görevler için asla gönüllü olmadıkları ve tüm bunları yalnızca mevcut istihdam durumlarını korumak için yaptıkları ve refahlarını kurumsal hedeflere göre önceliklendirdikleri bir zihniyettir. Çalışanlar zayıf dışsal motivasyon, tükenmişlik ve yöneticilerine ya da kurumlarına karşı duydukları kin nedeniyle sessizce işten ayrılırlar.
Tam burada durup düşünmenizi istiyorsunuz. Yukarıdaki tanıma uygun çalışan, hem de yıllardır böyle çalışan tanıdıklarınız yok mu? Özellikle bankada çalıştığım dönemde bir sürü insanın yukarıdaki tanıma uygun çalıştığını biliyorum. Eminim sizinde böyle insanlar karşınıza çıkmıştır.
Bu yazı sadece üyelere özel!
Üyelere özel tüm yazılara ve bu yazıya ulaşmak için şimdi abone olun ve hesabınızı yükseltin.
Hemen kayıt ol
Bir hesabın var? Giriş Yap