Geçen sene 8 Ağustos’ta yerleştirme sonuçları açıklanınca şöyle yazmışım Twitter’a:
İmkânınız varsa mutlaka üniversiteye gidin. Üniversite bir gereklilik değil, bir deneyim. Kendi bireyselleşme yolculuğunuz. Mümkünse de ailenizden uzak bir şehre gidin. Sorunlar yaşayın. Çözmek zorunda kalın. Âşık olun. Sarhoş olun. Kapıda kalın. Bolca yanlış yapın...
Hayatınızın en az 4 yılını boşa harcayacaksınız diyebilirler. Boşa harcayın. Hayatınızdaki en önemli arkadaşları burada bulacaksınız. Hayatınızda aptallık yapma lüksünüzün en çok olduğu dönemi iyi değerlendirin. Kulüplere, etkinliklere katılın. Rezil olun ve bunun tadını çıkarın.
Üniversite bir işe yaramaz diyenler bence haklı. Meslek edinmek için birkaç bölüm dışında üniversiteye gitmek çok anlamlı değil. Asla yapmam dediğin şeyleri yutmak için, rahatça saçmalamak için, kendini keşfetmek için üniversiteye gidin. Bolca hata yapma lüksünüz var. Kullanın.
Yazdıklarımı tekrar okudum. Gelen yorumlara bir daha baktım. Birkaç gündür süren tartışmalara baktım. Herkesin fikri var. Doğru bir zemin, doğru bir tanım olmadığında herkes havaya yumruk sallar vaziyette.
Ben boşa yumruk sallamak istemiyorum. Bilgi hiyerarşisi için defalarca yazdım. Zamanınız varsa lütfen okuyun. En kötü son 2 yazıya bakın. :)






Yukarıdaki makaleler birbirleri ile bağlantılı ve tek bir şeyi anlatmaya çalışıyor: “DATA=>INFO=>KNOWLEDGE=>WISDOM”
Üniversite size veri ve bilgi verir. Bu bilgileri işlerseniz zamanla knowledge olur. Sadece bu bilgilerle işe girerseniz başarısız olursunuz. Dünya sadece teorik değil. İş pratiğe geldiğinde bir sürü yeni şey öğrenmek zorunda kalırsınız. Kalmalısınız da.
İş ise size pratik bilgi verir. İş özelinde zamanla uzmanlaşırsınız ve bu da başka türlü bir “knowledge” olur. Ama bu uygulamaya dayalı bilgiler, teori olmadan eksik kalır. Genel olarak pratiğe dayalı öğrenmeler bol tekrara dayalıdır. Yaptıkça daha iyi olursunuz ancak başka disiplinlere aktarmak her zaman mümkün değildir.
Teorik bilgi ile pratik bilgi farklı knowledge’lar yaratır. İkisine de sahip olmak bence büyük bir avantaj. Önümüzdeki dönemde bilgiyi pratiğe dönüştüren, uygulayan insanlara daha fazla ihtiyaç olacak.
“Üniversiteler, eğitim için doğru yerler midir? Youtube videolarından aynı şekilde bilgi alınabilir mi? Kitaplar ne için var? Okunarak öğrenilemez mi?” gibi itirazlar gelebilir.
Çok haklı itirazlar. Ben üniversitenin işinin öğretmek olduğuna fikrine özünde karşıyım. Öğrenmenin benim işim olduğunu düşünüyorum. Üniversite bu konuda bana tanınmış bir imkân. Hem mekânsal olarak hem kültürel olarak hem de zamansal olarak öğrenmeye adanmış bir imkân. Bu imkânı kullanmak varken üniversiteyi kökten reddetmek bana anlamsız geliyor.
Üniversitede iken staja git işin pratiğini öğren. Youtube’dan video izle teori kısmını geliştir. “Kitap oku” dememe bile gerek yok. Senin gibi düşünen 3-4 arkadaş edin. Birbirinizi alanınız ile ilgili zorlayın. Hocalarla iletişimde olun. Sorun, araştırın, tartışın. Bunların hepsi bir arada olabilir.
Ben okurken web sitesi yapıyor, sunucu kiralıyordum. Üniversitede etkinlik organize ediyor, pratikte bir sürü şey yapmaya çalışıyordum. Photoshop’u etkinlik afişi yapmak için öğrendim. Sony Sound Forge’u folklor gösterisinin müziklerini düzenlemek için. Hepsi üniversite zamanı.
İlk kez âşık oldum. Köpek gibi süründüm. Cebimde para kalmadı Buca’dan Bornova’ya yürüdüm. Tweet’imde belirttiğim gibi kapıda kaldım. Elektrik faturasını ödeyemedim mührü bozmadan elektriği açmayı öğrendim.
Tek düzen muhasebe sistemini okuldan öğrendim, şirket kurunca bilançoya bakma, anlama şansım oldu. İkinci sınıfta staja başladım Yaşar Holding'de, SAP diye bir şey olduğunu öğrendim. FI-CO (Financial Accounting - Controlling) modülünün kurulumunda çalıştım. Yeni insanlarla tanıştım. Okul bitince iş teklifi aldım.
Bu işin tek bir doğrusu yok. Ben üniversiteye bir imkân gözüyle baktım. Gezdim, tozdum, âşık oldum… Çalıştım, kendi paramı kazandım, aç kaldım. Bugün hala hayatımda olan harika insanlarla tanıştım. En yakın arkadaşlarımı orada buldum. Sizin hikayeniz başka olabilir. Hatta olmalı.
Soru üniversiteye gitmeli mi gitmemeli mi değil.
Soru senin öğrenmeye, gelişmeye, değişmeye, bir şeyler üretmeye gönlün var mı?
Eğer varsa, bir de ailenin kaynakları yeterli ise kendine 4 yıllık bir güzellik yap. Üniversiteye git. Kimseye karşı sorumlulukların yok. Ev senden para beklemiyor. Bolca zamanın var. İster gez ister çalış. İster ikisini yap. Bedeli çok olmayan hataların olsun. Bir birey ol, bir hayatın olsun. Büyü. Aileni sevdiğin insan için karşına falan al. Sınıfta kal. Bir yıl daha okul uzayacağın stresini yaşa. Soru değişmeyecek. Senin daha iyi olmaya, bir şeyler üretmeye gönlün var mı?
İmkânın yoksa gitmeye, aileyi hiç zorlama. Senin daha çok çalışman lazım. Daha iyi olman lazım. Birilerinin 4-5 yıllık bir lüksü var bu konuda. Senin yok. Kötü haber senin gönlünün olmasına da gerek yok. Üniversiteye gitmemek çok büyük bir kayıp değil. Senin hikayende farklı olacak. Daha iyi değil, daha kötü de. Farklı…
Yazı sonu uyarısı: “Kendi hikayenizi, yaşadıklarınızı tek doğru kabul etmeyin. Başka hikayeler, başka yollar, başka hayatlar mümkün. Özgüven önemli. Ama cehaletin ilk adımı da bu. Fikirlerinizi gerçek sanmayın. Sorgulayın, tartışın. Bu çok bilmiş yazıdan sonra da bana okkalı bir cevap yazmaktan çekinmeyin. :)”
Üye yorumları