Bu yazıyı senden önce 36.768 kişi okudu
Veriler gösteriyor ki bu yazıyı senden önce 167 kişi okumuş olsaydı yazıyı okumaya daha az niyetli olacaktın. Bugün popülerlik-bilinirlik ekseninde marka konuşuyoruz.
Yalnız başına yeni bir şehrin sokaklarında dolaşırken iyi bir akşam yemeği için doğru restoranı nasıl seçersin? Tek bir kuralım var cep telefonu kullanmak yasak.
Önceden bir arkadaştan alınmış tavsiye ya da Tripadvisor, Yelp, Maps gibi uygulamalar elimizde yok. Sokakta yürürken karşımıza çıkan mekanları değerlendirebileceğimiz neredeyse tüm veri levhalar, mekanın ismi, varsa bir menü panosu ve mekanın genel görünüşü ile sınırlı. Çevrimiçi derecelendirmeler gibi herhangi bir dış bilgi kaynağının yokluğunda eldeki sınırlı veriyi işlemeye çalışıtız. Restoranın hangi mutfağı temsil ettiğini anlamak için isim ve panoları yardımcı olabilir. Masa örtülerinin rengi ve şekli, sandalye tipleri, dekorasyon gibi detaylar da nasıl bir işletme ile karşılaştığınız hakkında fikir verebilir.
“Burası bir kafe mi meyhane mi? Yoksa bir ocakbaşı mı?”
sorularının cevabını önceki tecrübelerinizden doğal bir şekilde tahmin edebilir, büyük olasılıkla da yanılmazsınız. Örneğin masalarda peçetelik, tuz-biber varsa bir restoran ile karşı karşıyasınızdır.
Bu veriler restoranın yemek kalitesi hakkında bilgi vermez. Elde veri olmadan ya da çok kısıtlı bir gözlem verisi varsa, bu restoranın iyi bir restoran olduğunu nasıl anlarsınız? Eşinizle, arkadaşlarınızla güzel bir akşam yemeği yiyeceksiniz. Yanyana duran iki meyhaneden birini seçmek zorundasınız. Seçme kriteriniz ne olur? Nasıl iyi ile vasatı ayırt edersiniz?
Bu sorunun tek bir doğru, bir kaç tane de doğruya yakın cevabı var.
Öncelikle doğru cevap:
“Eşime sorarım hangisi hayatım” diye.
Konu kilit. Buradan sonra devam etmemem lazım ama risk alarak devam edeceğim. :)
Yapılan çalışmalar gösteriyor ki kalabalık restoranı seçme eğilimindeyiz. Pek düşünmeden, hatta istemsizce mekanlara şöyle bir göz ucu ile bakıp, kalabalığın boyutunu hesaplama ve hangisinin daha çok seçildiğini analiz etme eğilimindeyiz. Hangisinin daha popüler olduğu bizim için önemli bir değerlendirme kriteri.
Üzerinde pek fazla düşünmesek de kalabalıkların davranışı binlerce yıl önce bir kabile gibi yaşadığımızda bile bizim için güvenli bir seçim olmuştur. Grupla kalmak, grubu izlemek ormanda yalnız kalıp ölmekten daha iyidir. Askeri okulda öğrenciler arasında bir söz vardı:
“Bir grup öğrenciyi bir yere koşarken görürsen hiç düşünme sen de peşlerinden koş. Ya bir komutan gelip ceza yazıyordur ya da bir yerlerde bedava bir şey dağıtılıyordur.”
Bugün restoran tercihinlerimizi Yelp'ten en yüksek puanlı, en çok ziyaret edilen restoranlardan yana kullanıyoruz. En çok satan kitaplar, trend olan filmler ya da diziler “çok satanlar” listelerine girdiklerinde kendini gerçekleştiren bir kehanet gibi daha fazla okuyucuya ve izleyiciye ulaşmaya başlıyorlar. Aktif kullandığınız sosyal medya kanallarını düşünün. Birini sosyal medya da takip etmeye karar verirken daha çok takipçisi olan hesapları takip etmeye meyilliyiz.
Pazarlama için de durum farklı değil. Modern dünyada popülerlik, satın alma kararında da önemli bir rol oynuyor. Restoran örneğinde olduğu gibi popüler olma durumu fiziksel olarak bir kanıt haline getirilirse satın alma eğilimini artırır. Otel sitelerindeki “bugün bu otelden 5 oda satıldı”, “en çok favorilere eklenen otel” gibi fiziksel kanıtlar siteyi ziyaret edenleri satışa dönüştürmede başarı sağlar.
Online alışveriş sitelerindeki filtreleme ve sıralama tercihlerinde en beğenilen, en çok yorum yapılan ya da en çok satan ürün seçeneklerinin olması boşuna değil. Müşteriler yorum ve beğenileri satın alma kararını rasyonelize ederken kullanabilirler. Bir markanın (özellikle de hiç marka olarak karşılaşmadığınız bir eticaret ürünü için) popülerlik, “bu kadar insan yanılıyor olamaz” duygusunu tetikleyerek güvenli satınalma opsiyonu yaratabilir.
Dar anlamda reklamın amacı, bir ürün veya hizmeti popüler hale getirmek ve bu popülerliği bilinir kılmaktır. Popülerlik arttıkça marka daha meşru hale gelir. Özellikle pazara yeni giriliyorsa ya da yeni bir kategori yaratmak hedefleniyorsa popülerlik-bilinirlik kritik öneme sahiptir. Marka yolculuğunun ilk ve en önemli adımı bu sebeple bilinirliğe yatırımdır. Burada kastettiğim bilinirlik sadece markaların zihin payı, zihinde olması değil. Burada kastettiğim bilinirlik aynı zamanda markanın popülerliğinin bilinirliğini de sağlamak. Başka insanların bu markayı satın aldığının bilinmesi ve potansiyel müşteri için de markanın meşru hale getirmesi.
Kendi markalarınızı popüler hale getirmek için ne yapıyorsunuz? Sitenize, ürün ambalajınıza ya da kullanıcı deneyimine ekleyebileceğiniz fiziksel “popülerlik” kanıtları var mı? Siz satın alırken bu etkiyi hissediyor musunuz?
Okuduğunuz içeriği, “Bu yazıyı senden önce 167 kişi okudu” başlığıyla yayınlasam okuma niyetiniz daha düşük olur muydu? Sizce başlıktaki okunma sayısı sizi bu makaleyi okumak için motive etti mi?
Açıkçası Türkiye'de 36.768 kişinin yolunun substack'ten geçtiğinden bile emin olamadığım, dolayısıyla bu mecradaki bir yazının bu kadar okunduğundan şaşırdığım için bu başlık benim açımdan biraz yanıltıcı oldu.
Onun dışında tespitleriniz genel olarak doğru. Bir ürüne/filme/kitaba hatta partnere olan yüksek talep, olası talebi daha da fazla arttırıyor. Bu ürüne ilgi duymayan kişiler bile talip sayısının çokluğunu görünce muhtemelen biraz ilgi gösteriyorlardır.