En korkutucu yapay zekâ tehdidi: “Aramanın sonu”
Bir sorunun cevabını ararken yapay zekâlı arama motoru kullanmıyor, kendim arıyorum. Sonuçta dışarıda içine ne koydukları belli değil.
Öyle ya da böyle yapay zekâ destekli arama iyi ihtimalle mevcut arama motorlarını değişime zorlayacak ya da kötü ihtimalle onları tamamen yok edecek. Değişime karşı değilim ancak dil işleme modellerinin yapısı gereği arama işini giderek vasatlaştıracağını, standardize edeceğini ve keşfetmenin keyfini elimizden alacağına inanıyorum. Bize sunacakları kolaylık karşısında ödeyeceğimiz bedelin çok büyük olduğunu düşünüyorum.
Daha önce bilgi üzerine çokça yazmıştım. * * *
Bilgi aşağıdaki DIKW piramidinde görülen hiyerarşide işlenerek faydaya dönüşüyordu. Veri olarak başladığı yolculukta bilgeliğe kadar ilerliyordu. Burada kastedilen işleme veriyi anlamlandırma, birbirine bağlama süreci. İşledikçe daha çok bağ, daha çok ilişki, daha çok sonuç, daha çok fayda üretmek mümkün.
Veri topla, işle, bağla, anlamlandır, yeni bir bilgi üret, işle, bağla, anlamlandır… Bol tekrarlı bu süreç eskiden kütüphanede farklı kitaplar arasında bolca okuma yaparak gerçekleşiyordu. Farklı kitaplar, makaleler, içerikler okunuyor, başka kaynaklar ile eşleştiriliyordu. Alıntılar çıkartılıp, ilişkilendiriliyordu. Sonrasında tüm bu birikimden yeni bir bilgi doğuyordu.
Kütüphanede kitaplar arasında bir konuyu araştırmak ile arama motorunda arama yapmak oldukça benzer şeyler. Elbette arama motoru kutucuğuna birkaç şey yazıp, çıkan sonuçları incelemek görece daha kolay ve daha hızlı. Ama bilgiyi işlemek, ilişkilendirmek ve anlamlandırmak aynı.
Kitapların arasında dolaşma ile arama motorundaki linklere tıklayarak gezinme deneyiminin bir benzer yanı daha var. İki deneyimde de bizi gitmek istediğimiz yerin dışına sürükleyecek “rabbit hole”lar var. Biz yeni bir şey öğrenmeye çalışırken bir anda kendimizi Alice’in geçtiği tavşan deliğinden geçerken bulup bambaşka bir bilgi ile karşılaşabiliriz.
Bu yazı ilhamını böyle bir tavşan deliğinden alıyor.
Geçen hafta Onur Özcan’ın bir tweeti ile başladı her şey.
Bu içeriği okuyunca doğal olarak kendi gitmeyişim, gidemeyişim geldi aklıma. Sebepleri ayrı bir yazı konusu ama karar anı hala aklımda. Gitme konularının gündemde olduğu bir zaman Aysel ile İftarlık Gazoz filmini izliyoruz sinemada. Filmin başında bir araba gözüküyor yemyeşil ağaçların arasında. Arka fonda “Deniz üstü köpürür” çalıyor. Kıvrılan yollardan yavaş yavaş süzülüyor araba tıpkı göz yaşlarım gibi. Nasıl ağlıyorum, nasıl ağlıyorum… Durduramıyorum gözyaşlarımı. Aysel’e “ben bir türkü duyunca böyle oluyorum, gidersek ben mahfolurum” diyorum. Bakıyorum o da ağlıyor…
Ula’da geçen bir filme renk veren bir Ula türküsü “deniz üstü köpürür”. Hikayesine bakayım diyorum, Google’lıyorum. Birkaç sitede sözlerine bakıyorum. Ekşi’ye geliyorum. Entry’lere göz atıyorum ve tavşan deliğinden geçip sizin de “hadi beee” diyeceğiniz bir bilgi ile karşılaşıyorum.
“Bi dakka, bi dakka.” Cem Karaca’dan dinlediğimiz kayıt eksik miymiş? Hemen linke tıklıyorum. Hakikaten yaylılar ve elektro gitar var. İnanılmaz güzel bir gitar solosu var şarkının. Ben ilk defa duyuyorum… (Korkmayın ağlamıyorum.)
Sabah sabah ayrı bir mutlu oldum bu bilgi ile. Tüm gün defalarca dinledim yeni keşfettiğim halini. Bu tavşan deliğine düşmemin sebebi elbette biraz merak, biraz da arama motorlarının %100 işlenmiş bir veri ile gelmemesi. Google’da yaptığım aramayı ChatGPT’de yapınca gelen sonuç aşağıda.
Kaynaklara tıkladığımda ise bir sürü Youtube videosu linklenmiş. İlk beş sonuçta (diğerlerine bakmadım) stereo kaydedilmiş orijinali yok. Bu aralar bolca ChatGPT Arama’yı deneyimliyorum. Zaten kaynaklara pek bakmıyorsun. Bilgi yukarıda olduğu gibi işlenmiş bir şekilde geliyor. Okuyorsun hap gibi, geçip gidiyorsun.
ChatGPT’de tesadüflere yer yok. Sürpriz yok. Arama yolculuğu yok. Keşfetmek yok. Fazla rafine edilmiş, %100 işlenmiş, trans yağ ve katkı maddesi içermeyen bir bilgi var. (Eğer paşam halüsinasyon görmüyorsa)
Elbette günlük kullanımda net, standart, biraz da indirgenmiş sonuçlara ihtiyaç var. Bu büyük kolaylık. Ama diğer yandan arama eylemini kaybetmek beni ürkütüyor. Google bir cevap motoru değil ama ChatGPT öyle. Benim gibi cevaplara değil sorulara daha çok ihtiyaç duyanlar için biraz ağır bir kayıp. Rekabet sebebi ile Google’da yavaş yavaş buraya evrilecek. Geriye beni “harikalar diyarına” götürmeyecek bir sığlık kalacak. Bilgiler arası bağ kuramadığım, ilişki ve anlam üretemediğim bir kullanım şekli aramanın geleceği. Sanırım beni işsizlik, toplumsal dönüşüm değil de en çok bu korkutuyor.