Hayatınızın geri kalanında maddi kaygı duymadan tek bir iş yapabilecek olsaydınız, bu ne olurdu?
Hayatı anlamlı kılan şeyin ölüm olduğunu düşünüyorum. Sert bir giriş mi oldu? O zaman okumaya hiç devam etme. Bu yazı da eksik kalsın...
Soruyu ben sormadım. Sorunun sahibi Özgenur.
Soruyu güzel bir fikir jimnastiği yapabileceğimizi düşündüğüm için başlığa taşıdım.
Benim karalamalarımı okumadan önce soru üzerine biraz düşünüp, kendi cevabınızı vermenizi istiyorum.
“Hayatınızın geri kalanında maddi kaygı duymadan tek bir iş yapabilecek olsaydınız, bu ne olurdu?”
Kendi cevabınız hazırsa aşağıdan okumaya devam.
“Hayatınızın geri kalanında” beni bu soruda en çok geren kısım. Ben hayatı anlamsız ve gereksiz uzun bulanlardanım. (Teşekkürler modern tıp.) Hiç ölmemek isteyen, imkanı olsa şeytana ruhunu satıp sonsuza kadar yaşamayı isteyen arkadaşlarımın arasında, bir an önce bitse de gitsek tavrım pek anlaşılmıyor. "Nasıl doyarsın hayata? O kadar yapılacak çok şey var ki?” en çok aldığım itiraz.
Sonsuza kadar yaşamanın bir lanet olduğunu düşünüyorum. Yeni şeyler görmek, bambaşka deneyimler gibi heyecan verici bir düşünce ile yola çıkınca sonsuzluğun ne demek olduğunu kavrayamadığımızı düşünüyorum. Sonsuza kadar yaşamak dediğimizde muhtemelen hiç bir şeye şaşırmadığın, yeninin kalmadığı, her şeyin bilindik olduğu ve önemsizleştiği bir hayattan bahsediyoruz. Yapmam dediğin her şeyi yaptığın, asla dediklerine eyvallah dediğin, yanlışla doğrunun karıştığı ve anlamsızlaştığı bir yaşam. Tüm sevdiklerinizin teker teker öldüğü, tekrar sevdiğiniz ve tekrar herkesi kaybettiğiniz bir yaşam. Herkes sonsuza kadar yaşarsa daha da kötü. Hiç bir değerin kalmadığı, varolmanın anlamsızlığının kemiklerinize kadar işlediği bir yaşam...
Kitap yazmak istiyorsunuz mesela. Asla yazamayacaksınız. Nasılsa zamanınız var. 100 sene sonra yazarsınız. Sonsuza kadar işe gitmek, evli olmak, anne ya da babalık yapmak ister misiniz gerçekten? Sonsuza kadar yaşamak doğası gereği, sadece anı yaşadığınız ve hazza yöneldiğiniz bir yaşam. Size nasıl geliyor bilmiyorum ama beni müthiş korkutan bir şey…
Hayatı, kendimi ve doğal olarak geriye kalan her şeyi de tam bir nihilist gibi anlamsız buluyorum. Varoluşumu bir amaca, bir sebebe ve yüce bir manevi varlığa bağlamıyorum. Oldukça mekanik, biyolojik ve rastgele bir varoluşum olduğunu düşünüyorum. Varoluşuna bir anlam yüklemenin kibir olduğunu düşünecek kadar da netim. "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” ya da “sen kimsin ki?” sorusunu sıklıkla soran bir toplumda “ben kimim ki?” sorusunun hiç sorulmaması bu kendini bilmezlik, bu kibirin bir göstergesi.
Bir yaz gecesi kafasını gökyüzüne kaldırıp samanyolu galaksisini sessizce bir saat izleyen herkes ne kadar küçük, değersiz ve önemsiz olduğunu hissetmeye mahkum. 100 milyarlarca galaksinin birindeki, 100 milyarca yıldızdan birinin etrafında dönen mavi bir noktanın içindeki ilkel yaşam formlarından birisiyiz sadece. Kendini bok gibi önemsiz hissettirecek, harika bir deneyim…
Şehirlerde yaşamanın, yıldızlarla bağımızın kesilmesinin, İstanbul’da doğmuş büyümüş bir çocuğun belki de asla yıldızları bu şekilde izleyememesinin (ve elbette onlarca başka şeyin) dünyanın merkezinde kendisinin olduğu bir yanılgı ürettiğine inanıyorum. (ama ispatlayamam.)
Hayatı anlamlı kılan şeyin ölüm olduğunu düşünüyorum. Her şeyin anlamsız olduğunu içten içe hissettiğim nihilist bakış açımdan tek kurtuluşu “madem anlam yok, o zaman bu anlamı ben belirleyebilirim“ demekte buluyorum. Yaptığın her eylemin bir amacı olmadığını biliyorum ve en azından bir kısmı için bir amaç ve buna bağlı bütünsel bir anlam yükleyebileceğimi düşünüyorum. Varoluşsal olarak gereksiz bulduğum bu evrende, kendi anlam dünyamı, bu anlam dünyasına uyumlu bir yaşayışı inşa ederek belki huzur bulabilirim.
Özgenur’un sorusuna bu tanımladığım bakış açısı üzerinden cevap vermek istiyorum. Hayatımın geri kalanında ne yaparsam yapayım, kendi anlamlı hikayeme uygun bir şey olmak zorunda. Madem hayatımın geri kalanını bu işe adıyorum, o zaman anlamsal olarak bana huzur vermeli, tatmin etmeli.
Diğer taraftan da soruda bir tuzak var. İşin yapısı gereği tatsız bir şey olduğunun, ve hepimizin para için çalışması gerektiğinin altını çizmiş Özgenur gizlice. Eksik olmasın kendisi maddi kaygı duymadan diye eklemiş. Bu ekleme ile “aç kalıp budala olmadan" anlamlı bir şeyler yapmak mümkün. Sorunun getirdiği bu ayrıcalık, aynı zamanda yaptığın şeyden anlık olarak da keyif aldığın bir işi seçmene olanak tanıyor.
Az önce çizdiğim geniş çerçeveye göre yaptığın seçimi bir daha gözden geçirmek ister misin? Yeni bir cevabın var mı? Eski cevaptan mutlu musun?
Önce kendi cevabımı sonra da sorunun “en iyi” cevabını vermek isterim.
Beni hayatta en çok tatmin eden şey öğrenmek. Doymak bilmeyen bir merakım var ve okumak, araştırmak, denemek, hata yapmak, bir daha denemek müthiş tatmin edici geliyor bana. Her yeni şey öğrendiğimde kendime “bir de bunları biliyorum diye ortalarda geziyorsun” diyerek yüklenmek, daha öğrenilecek çok şey var diyerek yükün altında ezilmek ve sonrasında bundan kendime bir “challenge” (meydan okuma) yaratarak iştahla bir bilgi ısırığı daha almak beni en çok tatmin eden şey.
Hayatı, dünyayı, insanı anlamaya çalışmak hayatımdaki en büyük tutku. Reklam ve pazarlama ile uğraşmak, özellikle de strateji konusunda çalışmak hayatımın en büyük şansı oldu diyebilirim. Hayalini kurduğum bir meslek asla değildi ama seçimlerim bugün beni adım adım bu noktaya taşıdı. Mesleğime devam etmeyi cevap olarak vereceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Keşfetmek, öğrenmek tatmin edici olsa da bunu anlatmak, bu bilgilerle fayda üretmek; aldıklarını, biriktirdiklerini geri vermek ve ürettiklerin ile bir anlam bulmak bambaşka bir tutku olarak hayatımda.
Yazmak, paylaşmak ve anlatmak, hayatımın geri kalanında yapmak istediğim şey. Hem bilgi ile beslendiğin, hem de yeni bir şeyler söylediğin, içinde koşulsuz topluma hizmet etmenin de bulunduğu anlamlı bir yaşam demek. Yazarlık mı dersiniz, içerik üretmek mi, hikaye anlatmak mı bilmiyorum. Ama siz beni anladınız…
Gelelim soruya verilecek “en iyi” cevaba.
Bu soruya verilecek cevap ne seyahat Youtuber’ı olmak ne de pilot olmak.
Sorunun bence en iyi cevabı “patronluk”. :)
Patronlara sormak lazim :)
Network Marketing sektörünü seviyorum.