Hepimiz kendi simülasyon evrenimizde tutukluyuz
Anlam giderek kişiselleşiyor. Kapsamı daralıyor. Tanımı muğlaklaşıyor. Hatta silikleşip yok oluyor.
Üç gün önce annem aradı.
Görüşme “Nasılsın, iyi misin? İyiyim, sen nasılsın? Ben de iyiyim.” klişesi ile başladı.
“Biraz lafladıktan sonra Instagram açılmıyor bende, internetimde mi acaba bir sorun var?” diye sordu.
Instagram’ın engellendiğini bilmiyordu.
Engellendikten 3 gün sonra haberi ilk kez benden duydu.
Hayır arkadaşlar, annem mağarada yaşamıyor. :)
İzmir’in bir ilçesinde kardeşimle birlikteler.
60’larında. Genç değil ancak teknolojiye de sırt çevirmiş değil.
Özetle herkesin annesi gibi.
Dediğim gibi engellemeden 3 gün sonra haberdar oldu.
Biz Twitter’da “Nasıl kapanır? Kaç milyon kullanıcısı var? Halk ayaklanacak!” diye atıp tutarken annem dahil bir grup insanın haberi bile olmamış.
Haberi olsa da yapacak pek de şeyi yok zaten. Kendi simülasyon evreninde hayatı devam ediyor.
Televizyon, radyo, gazete gibi kitlesel iletişim araçları erişim gücü ve etkisi ile hepimizi ortak bir simülasyonda buluşturabiliyordu.
Bugün internet sayesinde içerik, haber tüketimlerimiz kişiselleşti.
Aynı kişileri bile farklı sebeplerle takip ediyor olabiliriz.
Hepimiz kendi simülasyon evrenimize hapsolmuş durumdayız.
Kötü olan kendi simülasyonumuzu gerçek sanmamız.
Benimle konuşana kadar annemin simülasyonunda interneti Instagram’ı açmıyordu.
Onun gerçekliği daha şirin bir Türkiye idi. Engellendi diyerek bozdum. :(
Her şey bir başkasının simülasyonunda başka bir şey olabiliyor.
Anlam giderek kişiselleşiyor.
Kapsamı daralıyor. Tanımı muğlaklaşıyor.
Hatta silikleşip yok oluyor.
Bu tutukluluk, bu anlaşılmazlık zor geliyor bazen. Yazmak istedim.
Yankı odalarımızda yaşamaya devam ettikçe, beklediğimizin tersi sonuçlar çıktıkça çok şaşırmaya ve kendimizi çoğunlukmuş, gerçekliği daha sevimli sanmaya da devam edeceğiz maalesef.