Modern zamanların simyacıları ile tanışın!
Simyacılar hala aramızda yaşıyorlar. Üstelik bir şeyleri altına dönüştürmeyi de başarmışlar. Pazarlama ve dönüşmek, dönüştürmek üzerine.
Simyayı bir çoğunuz eminim daha önce duymuştur.
En basit anlatımı ile simya, metalleri altına dönüştürmek amacıyla kullanılan mistik bir düşünce ve uygulama sistemi.
M.Ö 6. yüzyıl ile 16. yüzyıl arasında henüz bilimsel yöntem ortada yokken Mezopotamya, Eski Mısır, İran, Hindistan ve Çin'den Avrupa ve Asya’ya yayılmış.
Isaac Newton ve Robert Boyle gibi isimlerin bile ilgisini çekmiş, kimya biliminin öncüsü, metalurji, fizik, tıp, astroloji, semiyotik, mistisizm, spiritüalizm ve sanatı içeren disiplinler arası bir alan.
1988’de yazılan Paulo Coelho tarafından yazılan “Simyacı”, kendi kişisel menkıbesinin peşinden giden Santiago isimli bir çoban aracılığıyla kavramın modern zamanlarda da bilinmesine katkı sağlamıştır.
Kitap, kahramanımız Santiago’nun yolculuğu üzerinden arayış, dönüşüm ve kendini gerçekleştirme hikayesi ile simyacılar arasında güçlü bir ilişki kuruyor.
Kitap simyadan esinlenerek isimlendirilmiş olsa da ne yazık ki herhangi bir şeyi nasıl altına dönüştüreceğimiz ile ilgili bir ipucu yok. :(
Kimya, fizik gibi bilim dalları geliştikçe evrenin temel kanunları bilinmiş, madde ile ilgili sınırlar netleşmiş. İnsanların herhangi bir şeyi altına çevirme umudu ise kaybolmuş. Aydınlanma ile yükselen bilimsel çalışmaların, teknik ve yöntemlerin etkisi ile simya kimyaya evrilmiş ve pratik uygulama alanlarına yönelmiş. 16. yüzyıldan sonra simya yavaş yavaş kaybolmuş, hatta unutulmuş.
Ta ki pazarlamacılar ürünleri markalaştırmayı keşfedene kadar. İnsanların problemlerini çözen, ihtiyaçlarını karşılamak için var olan ürünlerin pazarlama bilimi sayesinde altına dönüşeceğini hiçbir simyacı hayal bile edemezdi.
Bugün, sıradan tüketim ürünleri, modern zaman simyacılarının (pazarlamacıların) elinde katbekat değerleniyor, üretim maliyetinin çok üzerinde fiyatlarla, yüksek karlarla satılıyor. Simyacıların dönüşüm hayallerini bugün pazarlamacılar ürünleri markalaştırarak gerçekleştiriyor.
Hemen örnekleyelim. Şişelenmiş şekerli su, Coca Cola markası altında dünyanın en büyük şirketlerinden birisine dönüşüyor. Üretim maliyeti 100$ altında olan deri çantalar lüks marka isimleri ile binlerce dolara satılıyor. A noktasından B noktasına gitmek için otomobil alacak insanlar Mercedes’e binmek için ekstra binlerce dolar harcıyorlar. Seçtiğimiz dondan, yediğimiz yemeğe kadar her şey giderek markalaşıyor. Hem de sihirle, büyüyle ya da kadim bilgilerle değil, iyi pazarlamacılarla...
Bugün pazarlamacılar, her markaya dönüştürdüğü üründe simyacıların hayallerini gerçekleştiriyor, sıradan ve vasat ürünleri altına dönüştürüyor. Hepsi bu kadar mı peki? Modern simyacıların etkisi sadece ürünler üzerinde mi?
Sorunun cevabı kocaman bir “Hayır!”. Modern simyacılar -pazarlamacılar- sadece ürünleri altına dönüştürmekle kalmıyor, aynı zamanda tüketici davranışlarını, kültürel normları ve toplumsal değerleri de şekillendiriyor.
Markalar, tüketicilerin kimliklerini ifade etmelerine, yaşam tarzlarını belirlemelerine ve sosyal statülerini göstermelerine yardımcı oluyor. Bu nedenle, pazarlamanın gücü ve etkisi, sadece ekonomik boyutuyla sınırlı kalmayıp, toplumsal ve kültürel alanlarda da kendini gösteriyor.
Simyacıların hayalleri belki de hiç bu kadar geniş bir etki alanına sahip olmamıştı. Bu bağlamda, modern pazarlamacılar, simyacıların mistik dönüşüm arayışlarını, günümüz dünyasında somut ve etkili bir şekilde gerçekleştiren yeni nesil simyacılar olarak karşımıza çıkıyor.
Beni pazarlamaya aşık eden şey tam olarak bu.
Dünyayı, insanı anlamak için öznel bir deneyim.
Dönüşmek, dönüştürmek, etkilemek ve etki yaratmak için bir fırsat.
Aramak, dönüşmek ve kendi potansiyelini gerçekleştirmek için ise harika bir araç.
Pazarlamayla kalın!
53€'ya mal edilen ürünün 2700€'ya satılması da simyadır bence (herkes nedense buna takılmış, işin arkasında başka sömürüler olduğu açıklanmasına karşın).