Neden ölmeye, zehirlenmeye, at ya da eşek eti yemeye mahkumuz
Bugün geldiğimiz nokta her ürün ve hizmetin vasatlaştığı, standartların ve kalitenin düştüğü nokta. Artık düşük standartlar ve vasatlık resmi devlet politikamız.
Modern dünya standartlar üzerine kurulu. Saat ve takvimden tutun da internet alt yapısına, evdeki 220 volt elektrikten tutun da arabanın egzoz emisyonuna her şey standart. Rekabetçi piyasalarda standartları ürün ya da hizmet sunanlar ya da kurumların ya da uzmanların bir araya gelerek oluşturdukları örgütler de standartları belirleyebilir. Yaygın standart oluşturan ve özellikle ürünlerin minimum taşıyacağı şartları belirleyenlerden birisi de devlettir.
Bir ürünün performans kriterleri, kalitesi, verimi, güvenlik başta olmak üzere uyumluluk kriterleri ve hemen hemen tüm özellikleri standartlarla belirlenir. Elinizdeki telefona bakın. Sim kart yuvasından, USB-C girişine, 5G modülünden, işlemci gücüne her şey standartlara bağlı. Kan değerleriniz, kahvenin servis sıcaklığı, tavuk yumurtasının büyüklüğü, her şey ama her şey standart.
Rekabet sıklıkla standartları yükseltir. 10 sene önce cep telefonu selfie kamerası 2 megapiksel iken bugün standartlar minimum 12 megapiksele yükselmiş durumda. Rekabetçi bir avantaj yarattığı bahsettiğim gibi durumlarda geçerli. Tüketici talebi burada belirleyici. Bu tarz durumlar haricinde üreticiler kanuni bir yoksa standartları düşürerek maliyetleri düşürmek, ürünü ucuzlatmak ve daha fazla satış yapmak isterler.
Devletin standartları düzenlemesinin temel sebebi tüketiciyi (vatandaşlarını) korumak. Doğal olarak devletin zamanla standartları yükselterek vatandaşın hayat kalitesini arttırması beklenir. Ama Türkiye’de değil.
Yüksek standartların bedeli sıklıkla yüksek maliyettir. Fabrikaların üretim kaynaklı atıklarını azaltmak demek (mesela baca filtresi) üretici için ek maliyet demektir. Çikolatalı süt olma standardını %1 çikolata, süt oranından %10’a çıkartırsanız ürün maliyeti artar. İş güvenliği için standartları arttırırsanız, tehlikeli işlerde çalışma saatlerini azaltırsanız, işçilerin sigortalanmasını zorunlu kılarsanız (2024 yılında bunu yazmak utanç verici) üretim maliyetlerini arttırırsınız. Bugün market raflarını dolduran artan peynirlerin tekrar işlenerek üretilen eritme peynirin standartlarını düzenlerseniz fiyatları arttırırsınız. Rafta kendine dana sucuklar arasında yer bulan %70 dana, %30 hindi eti olan bir ürüne %100 dana eti standardı getirirseniz, ürün tüketicinin erişemeyeceği bir ürün olabilir. (Shrinkflasyon da bir standart düşürme durumudur. Ürünün boyutu, porsiyonu düşer.)
Devletler standartları üretim ve tüketim arasında bir denge yaratmak için kullanırlar. Standartları çok yüksek tutarak vatandaşa pahalı ürünler, erişilmez fiyatlar ve düşük refah seviyesi sunmak ile düşük kalite standartlarına bağlı sağlıksız, zehirli, güvensiz ürünler sunmak arasında bir seçim yaparlar. Alım gücü düştükçe, halk fakirleştikçe standartlar gevşer. Ülke ekonomisi büyüdükçe, kişiler zenginleştikçe standartlar yükselir. Gelir arttıkça kalite bir lüks olmaktan çıkar, standart haline gelir.
Son yıllarda çok duyduğumuz haberleri bir hatırlayalım.
Rusya tarım ilaçlı domatesleri, limonları iade etti.
Fransa aflatoksin içeren incirleri geri gönderdi.
Tarım Bakanlığı pide, lahmacun, börek ve diğer gıda ürünlerinin üretiminde kullanılan malzemenin denetimi için numune alınmamasına karar verdi.
Tarım Bakanlığı Taklit ve tağşiş ürünlerin listesini açıkladı.
Modern devletin önceliği üreticiler değil vatandaşlarının sağlığı, yaşam kalitesi ve refahıdır. Bu sebeple Avrupalılar tarım ilaçlı ürünleri bize iade ederler. Bizde ise öncelik vatandaşın sağlığı, yaşam kalitesi değildir. Tüm iade edilen zehirli ürünleri iç pazarda satarlar, biz de alırız. Lahmacunda, pidede denetim kalkar, dana eti yerine at ya da eşek eti yeriz. Konut üretim standartları düşük tutulur, böylece çürük de olsa konut alırız.
Bugün geldiğimiz nokta her ürün ve hizmetin vasatlaştığı, standartların ve kalitenin düştüğü nokta. Memur olma standartlarının düştüğü, üniversite mezunu kalitesinin düştüğü, eğitim müfredatının vasatlaştığı bir yerdeyiz. Görülen o ki durum daha da kötü olacak.
Fakirleşirken sadece ekonomik olarak gücümüzü kaybetmiyoruz. Çürük binalarda ölüyoruz, öleceğiz. Karnımızı at ya da eşek eti ile doyuruyoruz. Sağlıklı yaşamak isterken tarım ilaçları ile zehirleniyoruz. Artık düşük standartlar ve vasatlık resmi devlet politikamız.
Peki sorarım size: “Vasatlığa, vasatların iktidarına karşı mücadele edebilir miyiz? Bu savaş değirmenlere karşı bir savaş mı? Vasatların iktidarı yıkılır mı?”
Ve bütün bu kalitesiz ürünleri Avrupa'daki ürünlerle aynı paraya hatta daha bile pahalıya tüketiyoruz.