Pandemi neyi değiştirdi? Biz bu değişimden ne öğrenebiliriz?
Pandemi zamanı söylenenleri hatırlıyor musunuz? İş, iş yapış biçimimiz, tüketim şekillerimiz hepsi değişecekti. Ofislere bir daha asla dönmeyecektik? Ne oldu da döndük?
Pandemi zamanını hatırlıyor musunuz?
Birileri, televizyonlarda, sosyal medya yayınlarında ve Clubhouse odalarında ısrarla birilerine:
“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” hikayesini anlatıyorlardı.
Bir daha ofise dönülmeyecekti.
Tüketim alışkanlıkları yeniden şekillenecekti.
Kapitalizm her 10 yılda bir olduğu gibi yine bitmiş tükenmişti.
O zamanlar benim iddiam kapitalizmi hafife aldıkları, kapitalizmin bir yolunu bulup bizi çalıştıracağı idi.
Şöyle diyordum konu ile ilgili fikrim sorulduğunda:
“Kapitalizm 3 lira fazla verir, herkese maskesini taktırır işe geri getirir.”
Sistem hızlıca uyum sağladı.
Mavi yaka fiziksel olarak zaten orada olmak zorunda idi.
Sosyal mesafe, el yıkama, maske gibi tedbirlerle fabrikalara dönüldü.
Beyaz yakanın evden çalışma lüksü vardı.
Ya da başka bir deyişle kapitalizm beyaz yakayı işe gelmeden de çalıştırma imkanına sahipti.
Sistem ilk an biraz sendeledi ama hemen uyum sağladı.
Bir süre sonra beyaz yaka da önce bir gün, sonra iki, üç gün ofise dönmeye başladı.
Hem de kimseye 3 lira fazla ödeme yapmadan. :)
Aşılar, sürü bağışıklığı derken pandemi bitti.
Hayat eski seyrine döndü.
Beyaz yakaların bir iki, üç günlük hibrit çalışması da hızlıca yerini her gün ofise gitmeye bıraktı.
Pandemi gündeminde uzaktan çalışmaya uyumları ile PR yapan, hibrit çalışmaya geçince çalışanlara çok değer verdiklerini, bu sistemin çalışanı motive ettiğini söyleyen CEO’lar masadan bir bir eksildiler.
Hem de kimseye 3 lira fazla ödeme yapmadan. :)
Hala uzaktan çalışan bir azınlık var mı? Evet var.
Hibrit çalışmaya devam edenler var mı? Evet var.
Ama sizin de farkında olduğunuz gibi küçük bir azınlık.
Dünya değişmiyor değil. Değişiyor.
Ama düşündüğümüz kadar hızlı değil.
Daha yavaş, daha sakin.
Gerilen bir yayın tekrar eski şekline gelmesi gibi.
Her gerginlik yayı ileri geri hareket ettirse de yay yine kendi gerginliğine, kendi olağanlığına, sıradanlığına, akışına geri dönüyor.
Gelelim bu tecrübenin “quick-win” çıktılarına:
Biz geçmişe dönüp bazı anları, buluşları, olayları devrimsel olarak nitelemeyi seviyoruz. Yazının icadı, Amerika’nın keşfi, internet gibi gibi. Değişime büyük anlamlar yüklemek kaynaklı sanırım. İş dünyasında, teknolojide devrim yoktur. Evrim vardır. Değişim zaman alır.
Dünya değişir ve adapte olan ayakta kalır. Bkz: Kapitalizm. :)
Trend ve trendy’i ayırt etmek önemli. Kısa vadeli değişimlere değil, uzun vadeli değişimlere odaklanmak lazım.
Kararlar değişir, çünkü şartlar ve imkanlar değişir. Değişimi kucaklamak lazım. Tehditler bizi konfor alanımızdan çıkarır. Alıştığımız iş yapma şekillerimizi sorgulatır. Problemler, yeni çözümler doğurur. Başarılı olan çözümler devam eder, olmayanlar elenir. Evrim çalışır.
FOMO (fear of missing out) lanet bir şey. Kaçırdığınız şeylerin çoğu kuru gürültü. Stratejik kararlarda anlık kaçırdıklarınıza değil, orta ve uzun vadeye odaklanın. Anlık değişimlere karşı taktiksel hamleleriniz olabilir ama gittiğiniz bir yol olması hepsinden önemli.
Bir sonraki yazı haftaya Pazartesi.
Görüşmek üzere :)
Ek okumalar:
https://www.buraksu.com/p/trendlerde-sorf-yapmak?utm_source=publication-search
https://www.buraksu.com/p/2024-trendlerini-kacrn?utm_source=publication-search