Web siteniz,
Sosyal medya hesaplarınız,
Mağazalarınız,
Tabelalarınız,
Çağrı merkeziniz,
Çağrı merkezindeki karşılama mesajınız,
Yanıtlanmamış herhangi bir telefon araması,
Haftalık e-posta bülteniniz,
Spam posta, SMS gönderileriniz,
İletişim mecra tercihleriniz,
Satış sonrası hizmetleriniz,
Satış elemanınız,
CEO'nuz,
Teslimat şirketiniz,
Tedarikçiniz,
Çalışanlarınıza sunduğunuz yan haklar,
Posta göndermek için kağıt seçiminiz,
Bekleme odasındaki dergiler,
İş görüşmesinde işe alım yapan çalışan,
Tuvaletlerde karşımıza çıkan kağıt havlu makinesinin verdiği kağıt havlu miktarı…
Marka bütünseldir. Harika bir yemeğiniz olsa bile(ürün), kirli bir masa, kaba garsonlar, kötü bir tuvalet ile marka olamazsınız. Bütün deneyimi marka deneyimi olarak görmek zorundasınız. Genellikle kurumlarda pazarlama ekipleri müşterinin ürüne ya da hizmete odaklanır. Ürünü iyileştirmeye, hizmeti mükemmelleştirmeye ve bunu anlatmaya çabalarlar. Marka olmak için iyi bir başlangıç ancak yeterli değil.
Markalaşma daha geniş bir deneyimi kapsar. Elbette özünde ürün-hizmet vardır ancak sadece ürün ya da hizmetten ibaret değildir. Kendinizi müşteri yerine koyun. Kimse telefona cevap vermediğinde müşteriler nasıl hisseder? Yanlış ürün teslimatına nasıl tepki verirler? Mağazanızı ziyaret etmek için park yeri bulamadığında ne düşünürler? Peki ya, kirli bir çatal ile, altında çalışanlara zorbalık yapan bir yöneticiyle ya da ukala bir müşteri temsilcisi ile karşılaştığında?
“Pazarlama bir bütündür, bölünemez” başlığını atmamın sebebi de bu. Pazarlama sadece pazarlama ekibinin işi değildir. Tüm yönetim ekibi, tüm departmanlar ve tüm çalışanlar şirketin “müşteri odaklı” olması için mücadele etmelidir. Şirketler markalaşmak istiyorlarsa üretim şirketi bakış açısından pazarlama şirketi bakış açısına geçmek zorundalar. Bu paradigma değişikliği iyi bir ürünü markaya dönüştürmenin ilk adımıdır.