Tüm notlarımı neden sildim?
Merhaba ben Burak, ben bir notkoliğim. 300 gündür temizim. Nisan ayından beri artık not tutmuyorum. Bu yazı nedenlerimi anlatmak için.
Burak SU bir sabah uyandığında, yatağında devasa bir not defterine dönüşmüş olarak buldu kendini. Yatağından kalktı. Bilgisayarını açtı. O güne kadar biriktirdiği tüm kitap alıntılarını, web sitesi linklerini, online makaleler üzerine aldığı notların tamamını seçti ve sil tuşuna bastı. Ekranda bir uyarı belirdi: “Kalıcı olarak sil?”
O sabah tüm notlarım ile bir daha not almamak üzere vedalaşmaya karar verdim.
Neden mi?
İlk sebebim not alan kişi ile bugün okuyan kişinin aynı kişi olmaması. Okurken önemli gördüğüm bir konunun bugün anlamsız gelmesi. Karşılaştığımda ileride lazım olur diye sakladığım bir bilginin yıllar sonra bile hiç işe yaramaması. Yüzlerce not arasında sessizce işe yaramayı beklemesi bir haksızlık. Bu acıya bir son vermek lazım.
İkinci sebebi alınan notların eskiden okuduğunuz yazı ve kitapların tekrar okunmasının önünde engel olması. Burada problem sadece notlarda değil. Kitaba yaklaşımımızda da bence sıkıntı var. Daha çok kitap okumak aynı kitabı tekrar okumaktan daha iyi bir şey olarak empoze ediliyor. Öğretmenlerin tatil sonrası ilk derste sorduğu soruyu hatırlayın:
“Tatilde kaç kitap okudun?”
Tecrübe ile sabit ki iyi bir kitabı tekrar okumak ilk okuduğunuzda gözden kaçan birçok detayı, birçok bilgiyi, ince işlenmiş hikayeleri fark etmenizi sağlıyor. Tekrar etmek, beynimizin çalışma şeklinden dolayı en başarılı öğrenme yöntemi. Her tekrar okumada önceden öğrendiğimiz bilgiler ile hem daha çok hem de daha güçlü bağlar kuruyor. Notlarımın olması ben bu kitabı, yazıyı okudum işledim, nota çevirdim, bu konuları biliyorum gibi bir his yaratıyor. Bir kitaptan aldığınız 10 tane not gözünüzün önünde ise o kitabı tekrar okur musunuz? Benim için cevap genelde hayır oldu. Özgürleşmenin, tekrar okumanın önündeki engelleri kaldırmanın zamanı geldi.
Bir diğer sebebim not almanın asıl amacı olan unutturmama görevini yerine getirmemesi. Hiç not alamayacağımı bildiğimde karşılaştığım bir bilgiyi, beğendiğim bir cümleyi tekrar tekrar okuyor, ezberlemeye çalışıyorum. Daha da önemlisi başka bilgiler ile ilişkilendirerek birkaç dakika üzerinde gerçek anlamda düşünüyorum. Daha önceki bilgilerimle eşliyor, örnek ve hikayeler ile aklıma kazımaya çalışıyorum. Ama not almak öyle değil. Bir daha belki hiç bakmayacak şekilde kitabın bir sayfasının fotoğrafını kaydetmek, dijital bir araç (kindle, tablet) ile okuyorsan cümleleri seçip notlara kopyalamak çok kolay. Artık o bilgilere sahip olduğun ile ilgili bir yanılsama. Daha az efor harcadığın, düşündüğün ve bir daha unutmayacağını sandığın bir aldatmaca.
Son sebebi bağlamsallık. Bu yazının başında yazdığım notların anlamsızlaşmasının da bir sebebi. Copy/paste edilmiş bir notun parçası olduğu bir bütün var. Ait olduğu bu bütünlükten ve bağlamdan kopartılan her cümle anlamını da yitirmeye muhtaç. Bu durumda not değil yük tutuyoruz.
Bir sabah yatağımda bir not defteri olarak uyandığımda tüm bu saydığım sebeplerle artık not değil yük tuttuğumu hissettim. Yükümü boşaltmaya ve bir daha yük tutmamaya karar verdim.
Ekrandaki “Kalıcı ol sil?” sorusuna “Evet” dedim. Bir sessizlik anı oldu. Hani sessizliğin sesinin, bir uğultu gibi kulaklarda ses yapması gibi bir an. Bir kaç saniye daha ekrana istemsizce baktım. Kahve makinesinin sesi geldi. Silinen onlarca yıllık birikimin ardından ekrana son bir kez daha baktım. Kapattım.